Sağlıklı Beslenme ve Aktif Yaşam Hareketi
Sağlıklı beslenme, toplum sağlığı, sosyoekonomik, sosyokültürel, davranışsal ve biyolojik yönleri ile birlikte multidisipliner biçimde değerlendirilmesi gereken yaşam kalitesini yakından ilgilendiren oldukça önemli bir konuyu oluşturmaktadır. Büyüme, gelişme, dokuların yenilenmesi ve çalışması için gerekli olan besin öğelerinin her birinin yeterli miktarlarda alınması ve vücutta uygun şekilde kullanılması “yeterli ve dengeli beslenme”dir. Besin öğeleri vücudun gereksinmeleri düzeyinde alınamazsa, yeterli enerji oluşmadığı ve vücut dokuları yenilenmediği veya yapılamadığında “yetersiz beslenme” durumu oluşmaktadır. Birey yeterince yemesine karşın, uygun seçim yapamadığı ya da yanlış pişirme yöntemi uyguladığı zaman bu besin öğelerinin bazılarını alamayabilir. Bu durumda, o besin öğesinin vücut çalışmasındaki işlevi yerine getirilemediğinden yine sağlıklı olma durumu bozulur. Bu durum ise “dengesiz beslenme” olarak ifade edilmektedir.
Kronik hastalıkların en önemli değiştirilebilir risk faktörleri; * sağlıksız beslenme, * fiziksel aktivite yetersizliği ve * sigara kullanımıdır. Orta düzey risk faktörleri ise; * kan basıncı artışı, * kan glukoz seviyesinde artış, * kan lipidlerinde artış, * fazla kilo ve * obezite olarak ifade edilmektedir.
Adolesanlardaki kötü beslenme alışkanlıkları, başlıca aşağıdaki şekilde özetlenebilmektedir: *A, B1 ve C vit., demir, kalsiyum, magnezyum, folik asit, lif tüketiminin yetersizliği, * Yağ, şeker ve sodyum ve enerji alımı fazlalığı, *Öğün arası yeme alışkanlığı ve öğünlerden sapmalar, *Adolesanın bağımsız olma isteği nedeniyle, ev dışında zaman geçirme isteği, buna bağlı olarak öğün sayısı ve kalitesinde istenmeyen değişiklikler, *Özellikle kızlarda tartı kaybı isteği nedeniyle öğün atlama, * En değerli öğün olan kahvaltının genellikle yapılmaması, *Reklamların adolesanın beslenme üzerine olumsuz etkisi, * Fast-food tüketim alışkanlığı.
Sağlıklı beslenme önerileri ise aşağıdaki şekilde özetlenebilmektedir: * Çeşitli besinlerin bir arada tüketilmesi, * İdeal vücut ağırlığının sağlanması, * Diyetteki doymuş yağ ve kolesterol oranının azaltılması, * Yeterli miktarlarda kompleks karbonhidrat ve lifli gıdaların tüketilmesi, * Aşırı tuz ve şeker tüketiminin azaltılması, * Adolesan dönemde alkol tüketilmemesi.
İnsan ömrünün çok uzun olmadığı dönemlerde obezite; güç, refah ve sağlık göstergesi iken, günümüzde tedavi edilmesi gereken bir hastalık, bir halk sağlığı problemi olarak kabul edilmeye başlanmıştır. Tüm dünyada fazla kiloluluğun ve obezitenin prevalansı giderek artmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünyada 400 milyonun üzerinde obez ve yaklaşık 1.6 milyardan fazla kilolu birey bulunmakta ve 2015 yılında bu rakamın sırasıyla 700 milyon ve 2.3 milyara ulaşacağı tahmin edilmektedir. Obezitenin en önemli nedenlerinden olan yetersiz ve dengesiz beslenme ve fiziksel aktivite yetersizliği, ABD'de tütün kullanımına bağlı meydana gelen sağlık sorunlarından sonra önlenebilir ölümlerin ikinci en sık nedenidir.
Obeziteye neden olduğu bilinen çok sayıda faktör içinde, aşırı ve yanlış beslenme ve fiziksel aktivite yetersizliği en önemli nedenler olarak kabul edilmektedir. Bu faktörlerin yanısıra genetik, “çevresel”, nörolojik, fizyolojik, biyokimyasal, sosyo-kültürel ve psikolojik pek çok faktör birbiri ile ilişkili olarak obezite oluşumuna neden olmaktadır. Tüm dünyada özellikle gençler arasında görülen obezitedeki artışın sadece genetik yapıdaki değişikliklerle açıklanamayacak derecede fazla olması nedeniyle, obezitenin oluşumunda çevresel faktörlerin rolünün ön planda olduğu kabul edilmektedir.
“Sağlıklı Beslenme ve Aktif Yaşam Hareketi” nin amacını, konuya olan önemin vurgulanması ile, NKÜ öğrencilerinin yaşam kalitelerinin yükseltilmesinin sağlanması oluşturacaktır.